Her ilişkinin düşük noktaları vardır; her zaman aynı düşünceye, aynı bakış açısına sahip olamayız. Ancak işler sarpa sardığında, ilişkinizin dayanacak temele sahip olup olmadığını nasıl anlarsınız?
İşte ilişkinizin ömrünü belirleyebilecek dört basit soru. Cevaplarınızın hepsi “evet” ise, muhtemelen sağlam bir zemindesiniz.
1. Eğer birlikte olmasaydınız, yine de yakın arkadaş olur muydunuz?
Partnerinizi sadece bir arkadaş olarak hayal edin: Hala onunla vakit geçirmek, onunla gülmek ve düşüncelerine başvurmak ister miydiniz?
Buna “evet” diyen çiftler, ilişkilerin tutku ve bağlılıktan çok daha fazlasını gerektirdiğini bilirler. Hatta araştırmalar, partnerinizi bir insan olarak severseniz, aranızdaki bağın kopmasının çok daha zor olacağını gösteriyor.
Öte yandan, bazı çiftler alışkanlıklarından, yeniden başlama korkusundan ya da ilişkiye bırakamayacakları kadar çok yatırım yaptıklarını düşündükleri için birlikte kalırlar. Bu da insanların yıllarca mutsuz ilişkiler sürdürmelerine sebep olur.
2. Partnerinizin yanındayken olduğunuz kişiyi seviyor musunuz?
Hayat arkadaşınız içinizdeki en iyiyi ortaya çıkarmalıdır. Onun hayatınızda olması desteklendiğinizi, sevildiğinizi ve ilham aldığınızı hissettiriyor mu? Yoksa kendinizi boğulmuş, azalmış ve tükenmiş mi hissediyorsunuz?
Gerçekten harika ilişkiler genellikle “Michelangelo etkisi” denen şeyi yansıtır. Tıpkı sanatçının ham taşı şekillendirerek nefes kesici heykellere dönüştürmesi gibi, sağlıklı partnerler de birbirlerini “şekillendirerek” kendilerinin daha iyi versiyonlarına dönüştürürler. Hayallerinizi teşvik eder, başarılarınızı alkışlar ve zor günlerinizde bile size değerinizi hatırlatır.
Sağlıksız ilişkiler ise tam tersi bir etki yaratabilir. Partnerinizin yanında kendinizi küçük, eleştirilmiş ya da kendinizden emin değilmiş gibi hissediyorsanız, bunun üzerinde düşünmeye değer. Partnerinizin yanındayken nasıl hissettiğiniz, genellikle ilişkinizin ne kadar sağlıklı olduğuna dair en büyük ipuçlarından biridir.
3. Partnerinizin asla değişmeyeceğini bilseydiniz, yine de onunla birlikte olmak ister miydiniz?
Hiç kimse mükemmel değildir, ancak kusurları görmezden gelmek aşkın gerçek anlamı değildir. Aksine, hepimiz bu kusurların ne partnerinizi ne de ilişkinizi tanımlayan şeyler olmadığını bilmeliyiz. Sağlıklı ilişkiler yaşayan çiftler, diğer kişinin nasıl değişebileceğine dair fantezilere bel bağlamaz – birbirlerini şu anda oldukları gibi sevmeye odaklanırlar.
Bu, zehirli davranışları hoş görmeniz gerektiği anlamına gelmez. Ancak, arada bir çoraplarını toplamayı unutmak ya da aynı fıkrayı tekrar tekrar anlatmak gibi, partnerinizi insan yapan küçük hataları ve kusurları kabul etmek anlamına gelir.
Partneriniz olduğu gibi kalsa da onu seçeceğinizi gerçekten söyleyebiliyorsanız, muhtemelen dayanıklı bir ilişki kurmuşsunuz demektir.
4. İyi bir haber aldığınızda, bunu söylemek istediğiniz ilk kişi partneriniz mi?
Güçlü bir ilişkinin en açık işaretlerinden biri, partnerinizin sadece zor zamanlarınızda yanınızda olması değil, aynı zamanda başarılarınızı paylaşmak için de başvurduğunuz kişi olmasıdır. Heyecan verici bir haber aldığınızda, içgüdüsel olarak onu aramak için telefonunuza uzanıyor musunuz? Başarılarınızı birlikte kutlamak için sabırsızlanıyor musunuz?
Psikologlar buna “kapitalizasyon” diyor ve araştırmalar, birbirlerinin iyi haberlerini aktif olarak paylaşan ve kutlayan çiftlerin daha güçlü, daha mutlu ilişkilere sahip olma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Bu, sizin sevinçlerinizin onların da sevinci olduğunu pekiştiren bir ortaklık ve yoldaşlık duygusu oluşturur.